Türk Bilim Adamları Sadece Bir Kuruş Boyutunda Nano Balık Üretildi

 Türk Bilim adamlarından büyük keşif. Büyük bir başarıya imza atarak tarihin en küçük nano balığın buluşunu yaptı


 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semih Engin ve Araştırma Görevlisi Dilruba Seyhan Öztürk, göğsümüzü kabartan bir buluşa imza attı.1 kuruşa denk gelen boyuyla bir hayli sevimli… “Nano balık” olarak nitelendirilen balığın Latince ismi ise Pomatoschistus Nanus… Buluş geçen eylül ayında ise Avrupa’da tanınmış bir bilim dergisinde yayınlanarak dünyaya tanıtıldı. 

Tabi bu buluşlar bizim istediğimizde yada engel olunmadığı da neler yapabileceğimizi gösteren deliller arasındadır. Unutmayın ki en yetenekli ve zeki doktorlar Türk"tür. 

Nikola Tesla'nın ölüm ışını (Teleforce)


Nikola Tesla'nın ölüm ışını (Teleforce) Buluşu

Sırp asıllı Elektrik Mühendisi diğer meslektaşlarına göre farklı düşünen ve şuan günümüzde dahi en fazla patente sahip kişidir. Bir dahi olarak bir çok icadı gibi Teleforce buluşu vardır.


  Nikola Tesla dediğimde beynimde şimşekler çakıyor. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en çılgın mucitlerinden ve en zeki insanlarından bir tanesi olan Nikola Tesla, 1930 yılında yüklü parçacık ışını teknolojisiyle çalışan Teleforce isimli bir silah icat etti. Aslında üretim amacının silah olmadığını ve ilk başlarda her hangi bir akıma bağlı kalmayan elektrik üretimi için çalışmalarını sürdüren Tesla, bazı deneyler sonucu Atomlardan elde ettiği ışınları fark etti. Projenin ismini ise ölüm ışını olarak değiştirildi. Tesla’ya göre icat ettiği ölüm ışını, 320 km içindeki 10.000 uçaktan oluşan dev bir askeri birliği yok edebilecek güçteydi.

  Tesla, bu ölüm makinesini bazı ufak testlere tabi tutmuş tam hedef  ve başarılı sonuçlar almıştı ancak ne mutlu ki bu icat hiçbir gerçek savaşta kullanılmadı. Tabi ki kullanılmamasının sebebinin en büyük nedeni Nikola Tesla'nın çok barışçıl bir insan olmasıydı.  Dünyadaki Tün liderler ve şirket sahipleri Tesla’ya, bir toplantı yapıp bu silahı kendilerine tanıtmasını teklif ettiler fakat Tesla bu isteği kesinlikle kabul etmedi.


 Bu silahın kullanıldığı savaşlarda bir kaç saat içerisinde savaşın sona ereceğini savunduğu bu silah projesinin yanlış kişilerin ellerine geçerse çok felaket sonuçlara yol açacağını bilen Nicola Tesla, silahın prototipini asla bir kağıt üzerine çizmedi ve hep aklında taşıyarak diğer nesillere aktarılmasını önleyerek mezara götürdü. Tesla asla Edison gibi politik düşünen ve paraya önem veren bir korkarak dünya sistemine uyan bir bilim adamı olmamıştı. O tam anlamıyla insanların en iyi şekilde yaşamalarını isteyenbir bilim adamıydı. Buluşlarını para ve şöhret kazanmak için değil tamamen kendi tutkuları doğrultusunda tasarlıyordu. Tesla, Teleforce silahının dizaynı kimsenin eline geçmeden 1943 yılında hayata vefat etti.

Nikola Tesla'nın ölüm ışını (Teleforce)
kadın

Parkinson Hastalığına Uzayda Çare Aranacak

Uzun araştırmalara rağmen etkili tedavisi bulunamayan Parkinson hastalığının araştırılması için gereken deney malzemeleri SpaceX Dragon kapsülü ile uzay istasyonuna gönderildi.


  Parkinson hastalığına yeni tedavi yöntemleri bulunmasında ve kozmik ışınların kaynağının araştırılmasında kullanılacak deney malzemeleri, Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) gönderildi. Artık bu Parkinson hastalığının çaresi burada bulunmaya çalışılacak. Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansından (NASA) tarafından yapılan açıklamaya göre, Amerikalı özel mekik ve uzay aracı üreticisi SpaceX'in Dragon kapsülü, Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi'nden fırlatıldı. Mekiğin çarşamba günü uzay istasyonuna ulaşması bekleniyor. SpaceX, böylece uzay istasyonuna 12'nci kargo mekiğini başarı ile göndermiş oldu.

Dünyada Yerçekimi Parkinson hastalığını araştırmayı zor hale getiriyor


  Dünyada parkinson hastalığına çare aranırken yer çekimi kuralı engel oldu. Dragon kapsülünde, Parkinson hastalığının ve kozmik ışınların kaynağının araştırılması için gereken deney malzemeleri de yer alıyor. Parkinson hastalığı proteini olarak bilinen LRRK2 kristallerinin daha iyi araştırılması için büyütülmesi gerekiyor ancak yerçekimi bu kristallerin yeteri kadar büyümesini zorlaştırdığından bunun uzayda yapılabileceği düşünülüyor. Diyelim ki bu deney başarılı olunduğu taktirde Parkinson hastalığının sonu gelebilir. 

Yüzde Yüz Gerçek Et Üretildi

 Yok artık diyoruz ve konumuza geçiyoruz. Sonunda bunu da yaptılar. Gerçek dana ve tavuk eti üretmeyi başardılar.


  Bir şirket yıllardır gerçek et üretme projesi için milyon dolarlar yatırmış ve uzun süredir çalışmalara  devam ediyordu ve sonunda laboratuvarda gerçek et üretmeyi başardı. Beslenmede çığır açan gelişme. Memphis Meats adlı şirketin laboratuvar ortamında orjinaliyle tamamen aynı tadı veren dana, tavuk ve ördek eti üretmeyi başardığını duyurdu. Ancak içeriğinde ki protein ve yararları hakkında detaya girilmedi. Gelecekte inek, koyun, tavuk kesilmeyeceğini vurgulayan şirket sahibi. Biz dünyada bir ilki başardık dedi.

 Memphis Meats adlı şirketin laboratuvar ortamında ürettiği et hiçbir hayvanı öldürmeden, tamamen laboratuvar ortamında üretilen ve tamamen aynı tadı veren dana, tavuk ve ördek etlerine 'temiz et' adını verdiği belirtildi. 30 yıl sonra inek, koyun, tavuk kesmeye gerek kalmayacağını da israrla üzerine basarak ilave etti. Az sayıda hayvan hücresi numunesinin kendini büyük demir hazneler içerisinde yeniden üretmesiyle oluşturulan 'temiz et'in 'yüzde gerçek et tadı verdiği, antibiyotik ve enterobakteri türlerinden de muaf olduğu söyleseler de  akıllarda bir çok soru işareti kaldığı da apacık ortada.

22 MİLYON DOLAR BAĞIŞ TOPLADI


 Şirket yaptığı yatırınmlar hariç tam 22 milyon dolar bağış toplamayı başardı. BağışınBüyük bir bölümünün ünlü şirket sahiplerinden ve yatırımcılardan  Bill Gates, Richard Branson ve ünlü gıda şirketi Cargill'den geldiği söyledi. Mosa Meat ve Super Meat gibi alandaki diğer şirketler de temiz et projesine yetişip, rakip olabilmek için çalışmalarına hız verdi. Şirketin sahibi Branson konuyla ilgili Bloomberg'e yaptığı açıklamada "30 yıl içerisinde hiçbir hayvanı öldürmek zorunda kalmayacağımıza ve elde edilen etin temiz et veya bitkilerden elde edilen et olacağına inanıyorum. Hem tadı bildiğimiz etle tıpatıp aynı olacak hem de daha sağlıklı olacak ve kanserojen herhangi bir maddeye rastlanmayacak dedi. Bu durumda aklıma geldi bu küçük baş ve büyük baş hayvanların hızla üremesiyle dünyayı ele geçirmesinler.
 
  Sonuç olarak şirket sahibinin asıl hedeflediği ise et fiyatlarının yüksek olması ve bu maliyetleri en aza indirmeyi istemesiymiş. Şimdi soruyorum temiz etçi arkadaş. Dünya da hayvancılık ile uğraşan milyonlarca insan var. O hayvanları alan binlerce mezbaha var. Mezbahaların sattığı kasaplar ve aracılar var. Sen o eti üretirsen ve dediğin gibi hayvan kesimi durur ise bu kadar işsiz kalan insana nasıl iş bulacaksınız :) Ya robot üretiyorlar ya gereksiz gıdalar. Yakında fabrikalarda çalışacak insana ihtiyaç kalmayacak amacınız ne aq. Gece gece .cıldırttınız beni.
Not: Google görsellere et yazınca niye uzaylı çıkıyor :S

Hindistan'da Tecavüze Yeltenen Adamın Cinsel Organını Kesti


 Hindistan'da yaşanan ibretlik olayda 20 yaşındaki bir genç kız, Hindistan'daki bir iş yerinde tek başına oturan kıza tecavüz etmeye kalktı. Kız bunun üzerine adamın cinsel organını kesti. 24 yaşındaki adam, hastaneye ağır yaralı şekilde zor yetiştirildi.

 Hindistan'ın Maharaştra eyâletinin başkenti Mumbai’da 20 yaşındaki genç kız iş başvurusunda bulunduğu sırada Shamsher Sheikh isimli dükkan sahibinin saldırısına uğradı. Genç kıza tecavüz etmeye kalkan adamın sonu korkunç oldu. Zorla üzerine çıkan adamın kulağını ısırıp penisini bir bıçakla kesen kız ceza almaktan da kurtuldu. Umarım bu tarz olaylar kimsenin başına gelmez, gelirse de sonucun aynısının olması dileği ile..

Nasa İddia Etti Dünya 15 Gün Karanlıkta Kalacak



 Dünya'nın gelecek aylar ve yıllarda başına gelebilecek değişimlerle alakalı birçok rapor bulunmakta ancak bu tahminlerden çok azının başarıya ulaşması dolayısıyla internette okuduğumuz her şeye sorgulayarak yaklaşıyoruz Bu sefer NASA, son zamanlarda internette dolanan Dünya'nın 2017 yılının Kasım ayında, ayın 15'inde başlayıp 29'una kadar sürecek olan komple bir karanlığa maruz kalacağı iddialarını doğruladı.Önceleri zamanın belirsiz olduğu bu olayda NASA bu garip olayın yaşanabileceğini bildiklerini ancak tam olarak ne zamana denk geleceğini daha önceleri bilmediklerini bildirdi. Daha detaylı bir incelemeyle birlikte NASA astoronomlarından gelen bilgiye göre fenomenin 15 Kasım'da gece 3:00 sularında başlayıp 30 Kasım 16:45 saati civarına kadar devam etmesi bekleniyor

  Beyaz Saray'a 1000 sayfadan fazla döküman verdi. Uzmanlara göre bu "karartma" Jüpiter ve Venüs arasındaki bir astoromik olaydan dolayı gerçekleşecek. Hatta NASA'nın başındaki isim olan Charles Bolden'den Beyaz Saray'daki yetkililere garip olay hakkında bilgi vermek için yazılan 1000 sayfayı aşkın detaylı bir doküman bile bulunmakta.

RAPORDA NELER YAZIYOR?

 Rapora göre bu özel periyot sürecinde Jüpiter ve Venüs birbirlerine yaklaşacak ve birbirlerinden yalnızca 1 derecelik bir açıyla ayrı duracaklar. Venüs, Jüpiter'in güneybatısına geçiş yapacak ve Jüpiter'den 10 kat daha parlak bir duruma gelecek. Venüs'ün parlak ışığı Jüpiter'de bir reaksiyona sebep olacak ve gaz devinin uzaya inanılmaz boyutlarda hidrojen salması bekleniyor. Bu reaksiyon sonucu salınan gazların 15 Kasım günü gece 2:50 sularında Güneş ile temasta bulunması bekleniyor.

GÜNEŞ MAVİYE YAKIN BİR RENGE DÖNÜŞECEK

 Hidrojenin Güneş ile buluşmasıyla birlikte Güneş yüzeyinde devasa bir patlama gerçekleşecek ve yıldızın ısısını 9 bin derecenin üstüne taşıyacak. Bu olay o kadar büyük bir ısı açığa çıkartacak ki Güneş'in rengi mavimsi tonlarda bir renge dönüşecek. Güneş'in bu olayın ardından eski ısısına ve rengine kavuşması için en azından 14 günlük bir süreye ihtiyaç duyacağı belirtilen bilgiler arasında. Ontrava

11 Yaşında Amerika'da Tarihe İsmini Yazdırdı

 Ülkemizde çok tartışılan bir bilim yarışması vardı hatırlarsınız. Bu yarışmada ABD'de düzenlenen bir yarışma. Hoşaf yok, saçamalık yok sadece bilim var. 


  11 yaşındaki Gitanjali Rao adli bir çocuk bu yılın 3M Genç Bilim İnsanı Yarışması’nı kazarak ABD’nin ödül alan en genç bilim insanı olmayı başardı. (Buda hıyar hoşafını bulmuş:D Tabi ki şaka) Amerika Birleşik Devletleri’nin Colorado eyaletindeki Lone Tree kentinde yaşayan 11 yaşındaki Gitanjali Rao, sudaki kurşun kirliliğini daha hızlı ve daha ucuza tespit eden cihazıyla 3M Genç Bilim İnsanı Yarışması’nı kazanarak ABD’nin en genç bilim insanı oldu.

 Gitanjali’nin Tethys adını verdiği cihaz, sudaki kurşun miktarını tespit etmek için karbon nanotüpleri kullanıyor. Birincilik kazandığı cihazıyla 25 bin dolar ödül alan Gitanjali, büyüdüğünde bir genetikçi veya epidemiyolog olmak istediğini söyledi. Gitanjali Rao, bilim insanlarıyla 3 ay boyunca çalışma yapan 10 yarışmacı arasından seçildi.

Türk Hava Yolları (THY) Uçağı Yıldırımın İçinden Geçti

 Türkiye'de daha önce yaşanmamış bir olay meydana geldi. Türk Hava Yollarına ait bir uçak tam istediği yüksekliğe ulaştığı anda yıldırımın merkezinden geçti.


 Nadir görülen bir olay Türk hava yolları pilotunun başına geldi. THY'nin Abu Dabi-İstanbul seferini yapan Airbus 330 uçağı 12 bin metre yüksekliğe ulaştığında, yıldırımların içerisinden işte böyle geçti. Abu-Dabi-İstanbul seferini yapan Airbus 330 uçağının 12 bin metrede yıldırımların arasından geçtiği anlar, uçağın pilotunun facebook paylaşım yapmayı sevmesi ile :) saniye saniye kaydedildi. Abu-Dabi’den İstanbul’a gelen Airbus 330 tipi uçak 12 bin metre yükseklikteyken fırtınada nadir görülen, Elmo Ateşi adı verilen atmosferdeki elektriklenme olayının içinden geçti.

 Akıllara durgun veren ve Heyecanlandıran o anları kaydeden pilot Emre Çıngar, ilginç görüntüleri sosyal medya hesabından paylaştı. Şiddetli fırtına bulutları olarak bilinen CB bulutları yakalanmak istemeyen pilotlar kötü havadan kaçınma yapıyor. İzleyenleri hayrete düşüren görüntülere tabiri caizse görsel bir şov sanki yukarıdan havai fişek atıyorlarmış gibi bir görüntü oluşturuyor. Tek farkı ise tek renk yani mavi olması.
Facebook sever pilotumuz olmasa ne yapardık :)İşte O görüntüler;

Ölüm Günün Kutlu Olsun

Ölüm günün kutlu olsun Gerilim filmi vizyonda !!


  Korku filmi ve gerilim filmi hayranları için uzun zamandır beklenen filmlerden ölüm günün kutlu olsun filmi sabırsızlıkla beklenenler arasındaydı. Filmin gerçekten enteresan bir konusu var aslında bizlere Tom Cruise başrolünde oynadığı bir filmi aklıma getiriyor ama ismini hatırlayamadım. Filmin konusu şöyle; Bir üniversite öğrencisi (Jessica Rothe, La La Land) öldürüldüğü günü tüm detayları ve korkunç sonuyla tekrar tekrar yaşamaktadır, ta ki katilinin kimliğini keşfedene kadar sınırsızca bu kısır döngünün içine hapis olacaktır.

Türkiye'nin İlk Uçak Fabrikası



 1936’da başladı Nuri Demirağ ilk uçak mühendisimiz Selahattin Alanı ortak ederek uçak inşa etmeye başladı. 17 Eylül 1936 Beşiktaş’ta bir ARGE atölyesi açarak işe başladı. Nuri Demirağ NU.D 36 (1940), NU.D 38 (1944) yıllarında Türk malı uçaklar yapar. Bu uçaklar Amerikan yapımı uçaklarla boy ölçüşebilecek niteliktedir. THK, Beşiktaş’taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki fabrikada yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı. Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini yerine getiriyordu Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu.

 İngiliz ve Almanlara göre Amerika’nın endişeleri daha büyüktü.Ancak Atatürk öldükten sonra bu alana ilgi azalmış devlet desteğini çekmiş Amerika’ya -Türkiye’ye uçak satması için- ön ayak olan kişi Ahmet Emin Yalman Acenteliğidir. 1939’da THK, sipariş ettiği 65 adet uçak zamanında teslimat yapılmaması gerekçeleriyle sözleşmeyi feshetti.Kaynak: Uçak fabrikası Atatürk’le kuruldu, 1950’de kapandı Sam Amca ve uzantıları Ne gariptir ki THK’nın almadığı bu uçaklar 16.000 uçuş yapar, senelerce uçar ve bir tek kaza dahi olmaz. 1941-44 yılları arasında ABD Türkiye’ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi vermiş ABD’den gelen malzemelere bir bedel ödenmemesine rağmen bu malzemelerin bakımı için her yıl bütçeden 400 milyon TL aktarılır ABD Yalman’a uçak sanayi konusunda temsilcilik verir.



 Ne hikmetse yakınlarının acentesi olduğunu bile bile Fransızlar da Yalman’a acentelik verir. Bu acenteliğin uçaklarını alıp da Nuri Demirağ’ın uçaklarını almayan 1949’un Hava Kuvvetleri Komutanı şu vahim sözleri söyler:* “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.” 1920’li ve 1930’lu yıllarda büyük fedakârlıklarla elde edilen savunma sanayi imkan ve kabiliyetleri kaybedilmeye başlanmış ve yurtiçi siparişleri azalmış ve tüm bunlardan dolayı askeri fabrikalar ve sivil teşebbüsler 15 Mart 1950’de- ki kanunla kapatılmıştır. Nuri Demirağ , uçak sanayinde destek görse veya önü kesilmeseydi, Türkiye ekonomisi, globalleşme sürecinin neresinde olurdu acaba?
http://www.turkhackteam.org/turkiye/1596045-turkiyede-ilk-ucak-fabrikasi.html

Flakka Zombi Hapı Tehlikesi Türkiye'de!!!!

  Uyarı!!! 18 yaşından Büyük Okuyucular İçindir

 Dünya öyle bir hal aldı ki neredeyse her yeri her bölgesi testere filmi gibi tehlikeli ve tuzaklar ile dolu. Para uğruna insanların yapamayacağı hiç bir şeyin olmadığını işte bu haberler kanıtlıyor. Çok yazık çok...

Zombi hapı olarak bilinen kimyasal bir uyuşturucu olan flakka adında bir hap tüm dünya da te hlikeler saçmaya başladı. Ülkemizde bulunmayan zombi hapı üzülerek söylüyorum ki ülkemizde de kullananların olduğu tespit edildi. Korkulan başımıza geldi! Üretim yeri belli olmayan son olarak Brezilya'da görüntülenen Flakka, Türkiye'de ortaya çıktı. Dünyanın en tehlikeli olduğu uzmanlar tarafından defalarca gündeme getirilen zombi hapının Türkiye'ye nasıl girdiği muamma. 

Flakka Zombi hapının etkileri


 Türkiye'de görülen bu hapı kullananlar tıpkı bir zombi gibi davranıyor akıl ve zihin tamamen hükmünü yitiriyor ve 'yamyamlar gibi her şeye saldırarak tepki gösteriyor. Amerika'da hapın etkisindeki bir kişi bir evsizin yüzünü ve bir başkası da oda arkadaşının beynini yedi.Gerçekten korkunç bir hap ve kim neden üretir aklım almıyor. Bu uyarıcı, uzun süre Amerika'da yasal olarak satıldı. Çünkü içindeki maddelerin kullanım oranı, yasal sınırların altındaydı. Bu maddenin adına 'Beath Salt'(banyo tuzu) denildi. Çünkü şekli banyo tuzu gibiydi. Çin'de üretiliyor ve bir dozu sadece 25 dolara satılıyordu. Yemin ediyorum bir işin altından da Çin çıkmasın ne Lanet milletmiş daha bu gün başka bir yazımda da değinmiştim.

Psikometri Nedir ? Hangi Duygumuzu İfade Eder

 Psikometri, psikolojik olarak bizi nasıl etkiler ve beynimizde, hislerimizde oluşturduğu etkenler


 Psikometri nedir ? Duygu yönetimi bizi nerelere sürükler işte hepsi bu yazımızda. Psikometri en basit tanımı ile eşyaların dili anlamına gelmektedir. Nasıl ki insanların, hayvanların hatta bitkilerin bile bir takım size imaları varsa aynı şekilde cansız nesneler olarak tanımlanan eşyaların da bir dili vardır. Bu dili çözebilme ise yetenek ve kendini geliştirme işidir. Psikometri, bir nesneyi elinizde aldığınızda onda hissettiklerinizin sizde bir takım imalar uyandırma biçimidir. Bir nesne iki çeşit bilgi vermektedir. Genel olarak durum bundan ibarettir. Birincisi o nesnenin diğer nesne ve insanlardan farklı olarak kendi geçmişi ile ilgili uyandırdığı bir histir.

 Diğeri ise daha önce ona dokunmuş olan insanların onda bıraktığı izleri size aktarmasıdır. Psikometri bilimi insanoğlunun sahip olduğu 5 duyu organından farklı bir duyu ile çalışmaktadır. Gözle görülemeyen ancak hissedilebilen bir enerjinin varlığından ibarettir. Bu doğrultuda genel olarak sıradan bir kişi de bir anda bu yeteneğe sahip olduğunu fark edebilir. Ancak bunu kalıcı ya da üzerinde var olan bir yetenek olarak adlandırmamak gereklidir. Duruma göre 6. Hissiniz çok yükselir ve bir nesneden farklı hisler alabilirsiniz. Ancak bu sadece o nesneye karşı olur ve aslında böyle bir yeteneğiniz yoktur. O durumun istisna bir şekilde yaşanması ise daha önce o nesneye dokunan kişiye karşı beslediğiniz yoğun duygudur.

Zenginlere Özel Olan Seks Kulübü Belgesel Oldu

 Sadece zenginlerin girebildiği seks kulübü hayvan Belgesellerinden sıkılanların yoğun talep nedeni ile belgeseli çekilme kararı verilmiş.


   Nedesek bilemedim ki arkadaş, öyle önemli ki bu şimdi kesinlikle belgeseli çekilmeliydi. Saten içeride insan görünümlü hayvanların olduğunu düşünürsek bir belgesel çekimini hak edilmiş oluyor. Neyse susuyorum ve gelelim haberimize; zenginlerin ve ünlü isimlerin isteklerine ve fantezilerine hitap eden Beverly Hills'deki seks kulübünün hayvanlardan ayırt edilebilme adına belgesel çekilmesine karar verildi. Ağustos ayı ortalarında yayınlanmaya başlanan belgesel sekiz bölümlük seriden oluşuyor. Belgesel kanallarının bu konu üzerinde acil çalışmalara başlaması önemli yoksa taht gider diyim :)

 Belgeselin tanıtımını yapan fragmanda, smokinli erkekler, seksi kızlar, kırmızı ışıkla dekor edilmiş ve donatılmış bir odada Venedik tarzı maskeleriyle oturan iç çamaşırlı kadınlar yer veriliyor. Üstelik içeride cep telefonu ve iletişim aletleri yasak ve girerken maske takma mecburiyeti var. Artık tavşan mı, ayımı, penguen mi ne takarsanız takın. İçeriye girenlerin isimleri gizli tutuluyor ve orada olan herkes birbirini kesinlikle tanımıyor. Bu seks kulübünün en önemli kriteri oraya sadece zenginler girebiliyor olmasıdır. Üyelik şartlarında bir milyon dolar ödeyen ömür boyu üyelik hakkı kazanıyor. Partiye en fazla yüz kişi katılabiliyor. Abi karkaşaya bak " Kamil kaç Kamil Arada Kaynarsın" :D

Canan Karatay Ablam Diyorsa Doğru Der!!!



 Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, Dobra mı dobra, açık sözlü bir kadın biliyorsunuz. Diğer uzmanların aksine konuyu uzatıp beyinleri bulandırmaz. İyi ise iyi kötü ise kötüdür. Son günlerde dikkat çekti bir içecek var ve bizleri uyarıyor. İşte o içecek enerji içecekleri grubudur. İçerisinde bol miktarda bulunan mısır şurubu ve kimyasallar ile karışım haline gelen bu içeceklerin zararı çok büyük.



 Cana Karatay ablamız, Enerji içecekleri içerisinde bulunan mısır şurubunun bağışıklık sistemimizi düşürdüğü ve bağırsaklarda bir kaosa yol açtığını vurguladı. Bizler o içeceği tükettiğimizde bir kaç saatliğine dinç hissetsek bile sonrasında büyük hasarlar bıraktığını da ekledi. Son zamanlarda beslenme alışkanlığım yüzünden sıkıntı yaşadığım karaciğer problemi ile enerji içeceğini asla kullanmamam gerektiğini de öğrenmiş oldum. Karaciğere verdiği zarar oldukça büyük.

Sebep olabileceği hastalıklar arsında, bağırsak ta bulunan yararlı bakterileri öldürerek, bağırsak hücrelerinin yok olmasına yada kansere davetiye çıkartmasına sebep oluyor. Davetiye dediysek en halasından, en iyi baskı. Böbrek yetmezliği, tansiyon ve kanser gibi bir çok hastalığı tetikleyebiliyor.

Dünyada En Enteresan Ve Canice Cenaze Gelenekleri

Erkek Eşinden Önce Ölürse Kadın Diri Diri Eşiyle Yakılıyor


  Hindistan’da günümüzde bile hala bu cenaze töreni uygulanabiliyor. Binlerce yıldır devam eden bu geleneğe göre, evli çiftlerde erkek kadından daha önce ölürse, kadın ölen kocasıyla birlikte yakılıyor ve diri diri yanması izleniyor. Bu korkunç ve garip gelenek, kadının kocasına olan sadakatini ispatlaması için yapılıyormuş. Burada söylenecek söz belli aslında ama neyse... Bu “sadakat” meselesi ülkemizde de büyük bir saplantı. Bu saplantı çok defa kadınların katledilmesiyle sonuçlanıyor. Yok sadakat yok bilmem ne diyerek her ülkede kadınlar öldürülüyor. Bizim ülkemizde böyle bir gelenek olmasa da kadınlara uygulanan şiddette ülkeler arasında resmi olarak birinci sıradayız.

Budizm İnancına Göre Testere Filmi Gibi Cenaze Töreni


 Budizm bana göre gelmiş geçmiş en mantıksız en gereksiz uydurma inançlardan bir tanesidir. Böyle bir saçma inancın altından da normal bir gelenek çıkmasını saten bekleyemezdik. Budizm geleneğine göre, ölen birinin cesedini balta ile parçalara ayırarak farklı farklı dağlara koyuyorlar. Kuşlar cesedi yediğinde ruhun göklere uçtuğu inancı var. Nediyim ki sizin Allah belanızı versin.. :)

Gelelim Çinlilere İşte Çin Cenaze Gelenekleri


 Oldum olası sevmediğim bir millet. Evet çalışkan olabilirler, çekik gözlü de ama umurumda değil. Çin'in Bo adında olan bir bölgesinde yaşayan insanlar, ölülerini gömmek yerine dağlara, taşlara, bayırlara yani buldukları her tepeye tabut içerisinde asıyorlar. Üstelik bir gazeteci mesleğini icra eden güzel yürekli arkadaşın "Bunu neden yapıyorsunuz ?" Sorusuna bile ağızları açık bakmaları ile onlarında bu geleneği neden uyguladıkları  hakkında tek bir fikir sahibi olmadıkları anlaşılıyor. Olan ölülere oluyor. 

Ölülerin Kefenlerini Yılda Bir Kere Değiştiriyorlar (Madagaskar)


 Neredeyse doğru yolu buluyorlarmış değil mi ? Kefen kullanıldığını akıl etmişler ben inanıyorum doğru yolu bulacaklar. Madagaskar'da ölen bir insanı kefenleyip gömüyorlar ve buraya kadar gayet normal bir cenaze geleneği var ama ölen kişiyi yılda bir kez mezardan çıkartarak kefenini değiştiriyorlar. Bu gelenekte ölen merhumun diğer tarafta yenilendiğine inanılıyor. Hatta sadece kefeni çıkartmakla kalmayıp onunla beraber dans ediyorlar. İnanılması zor ama Tarkan şarkısı olan yakalarsam öperim şarkısının duyulduğu bile söylentiler arasında :D 

Birilerinin Şunlara Ölen İnsanların Geri Gelmeyeceğini Anlatabilir mi ?


Endonezya'da insanlar çıldırmış, zombiler basmış ve anlıyacağınız durum işte bu kadar fena. Ölen  akrabaları için aylarca hazırlık yapılan düğün tadında hatta parti tadında gelenekleri var. Bu hazırlıklar uzun sürdüğü için ölen ceset gömülmüyor ve bir hastaymış gibi düğün gününe kadar onunla ilgileniliyor. Ceset çürümüş ayağı kopmuş, kopmuş kopmuş umurlarında değil. Ama o düğün olacak arkadaş. Bu töreni yapmalarının sebebi ölen kişinin bir gün dirileceği ve onlardan hesap soracağını düşünüyor olmalarıdır.

Putin'den Korkutan Sözler

 Putin öyle sözler söyledi ki Atom bombası bile yanında masum kalacak diyerek tehlikenin ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne serdi.



 Rusya'nın Devlet Başkanı Vladimir Putin, yakın gelecekte ve hatta başarı olabilecek deneylerin bile yapıldığı günümüzde insanın istenen özelliklere göre genetik programlamasının mümkün olacağını ve bu gelişmenin atom bombasından bile daha korkunç olabileceğini belirtti. Putin, Rusya’nın Soçi kentinde bu yıl 19’uncusu düzenlenen Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali'nin katılımcılarıyla bir araya gelen Putin, “Farz edelim ki insan, istenen niteliklerde bir insanı yaratabiliyor. Saten bildiğiniz gibi genlerden yapay hayvanlar üretilmeye başlandı. Bu kişi dahi bir matematikçi, dahi bir müzisyen olabilir, fakat korku duymadan, üzüntü veya acıma duygusu olmadan ve acı hissetmeden savaşabilecek bir asker de olabilir” diye konuştu. Salonda tüm insanlar şaşkınlık içerisinde kaldı. Gündem de daha farklı konular varken neden böyle bir konunun ortaya atıldığı da muamma kaldı.


 Putin, “İnsanoğlu ürettikleri ile ve genetik teknolojisi ile çok yakın gelecekte gelişiminin ve varoluşunun çok zor ve sorumluluk isteyen dönemine girebilecek. Ve şimdi bahsettiğim bu üretimler atom bombasından binlerce kez daha korkunç bir hal alabilir” sözlerine yer verdi. Rus Devlet Başkanı konuşmasında; aynı zamanda yeni teknolojilerin etkili bir şekilde kullanılması çok önemli ve geniş bir şekilde uygulanması gerektiğine, ancak insanoğlunun asla ahlakı unutmaması gerektiğine, çünkü ahlakın olmayışının insanın yıkımına bir virüsten bile daha çabuk gerçekleştirebileceğine dikkat çekti.

DSS (Deneyimli Salaklık Sendromu)


  Arkadaşımız harika bir yazı hazırlamış ve hatta gerçekten bilim dünyasının bunu araştırması yerinde olacaktır. Gerçekten güzel tespit :)

  Bilim adamı değilim ama, sabah sabah birazcık ukalalık yapmak istedim. Tıp bilimine katkısı olur düşüncesiyle “deneyimli salaklık sendromu” diye bir deney gözlemledim çevremizdeki bazı tipler üzerinden. Misal; bir kişi ya da kişiler aynı yalanın tekrarlarına inanıp aynı yalanlara kanıyorlarsa bu, tipik bir sendromik vakadır. İlerlemiş, akut hale gelmiş bir salaklıktır. Tıp ilminin derhal bu vakalar üzerine eğilmesi gerekir. Çünkü, deneyimli salaklar yüzünden hem demokrasimiz yara almakta, hem toplumsal sorunlarmız artmakta.

  Diyelim ki, yeni bir sistem geliştirilecek. Uzman kurullar toplanır, fikirler tartışılır, sonuçta en sağlıklı karara varılır, uygulamaya geçilir. Konunuz eğitimse, bu daha önemlidir. Zira, bir toplumun geleceği eğitimin kalitesiyle ölçülür. Bizde “kalite” yerine “kantite” arandığı içindir ki, eğitimin kalitesi imam hatipleştirilen okulların sayılarıyla ölçülür. Çocuklarımız her karar değişikliğinde yaralı kobaylar haline dönüştürülür. Bak, cübbeli ne diyor! “Fizikmiş, kimyaymış, matematikmiş geometriymiş; ahirette bunlardan mı sual edileceksiniz?” Ve bu cübbeliye selatin camilerin birisinde vaaz etme izni vermeyen eskisi, sırf bu yüzden yolcu ediliyorsa, o başkanın camileri ve minberleri iktidarın propaganda merkezi haline getirme yolundaki gayretkeşliği bile hatırlanmaz.

  Yalakalığı yanına kalır, Yenisinin ne yaptığına ne olmasına da bakılmaz. Yeter ki, güçlü iradenin işine yarasın. Dar gelirli ailelerin çocuklarını iyi okullarda okutmak amacıyla dershanelere avuç avuç para döküp, sistem değişikliği ile deliye dönmeleri çok da önemli sayılmayabilir. Emir yükseklerden gelmişse karar doğrudur, bu karara kuzu kuzu uymak durumundasınız. Nitekim, koca koca adamların, siyasilerin ve bürokratların aynı yönde demeçler vererek aileleri “zihnen kandırılmış köleler” halinde tutmaları sadece sabır ve tahammül gerektirir, o kadar. Yeter ki o kararı veren iradeye karşıtlık sergilenmesin. “Korkak ol, sağ ol” mantığı bunu gerektiriyor herhalde. Öte yandan, eskisinin bir sürü numarası varken, aynı makama eskisini mumla aratacak türden birisinin getirilmesi de önemli değildir. Deneyimli salaklık sendromuna alıştırılan beyinler düşünmeden, sorgulamadan, her şeyi hoş görürler, biatta sebat ederler. Ve biz, çağdaşlık yolunda kaplumbağa hızının da gerisinde kalmaya devam ederiz.

Cinlerin En Önemli 3 Özelliği



 Cinlen Mantıksal Bütünlük Yoksunudur


  Cinler, insanlar gibi bir mantığa  sahip değillerdir. Sürekli çelişki içerisinde ve anlamsız cümleler kurarlar. Cinler bunun farkında oldukları için insanı oyalıyacak bir çok husus geliştirmişlerdir. Bizlerin zihnini meşgul ederek bunu gizlerler. Cin bir insan ile konuştuğunda sürekli tekrar ve dediklerinin bir diğer sözü ile çelişkide kalır. Cinler normalde de saten yalancı varlıklardır. Cinler alemi bu yüzden bizim iletişime geçmemiz için gizlenmiştir. Cinlerin akılları belli bir sınıra dayanır. İnsanlar gibi üretemez ve detaylı düşünemezler. 

Cinlerde Ego dediğimiz Büyüklük Duyguları En Yüksek seviyedir


  Cinler, insanlara oranla büyüklük duygusu bir hayli fazladır. Herhalde bizde istediğimiz gibi ışınlansak yada doğaüstü özelliklere sahip olsaydık aynı duyguları yaşardık diye düşünüyorum. Cinler sadece bireysel anlamda değil boyutlarının yani alemlerinin de en büyük olduğunu düşünürler. İnsanlara dünya alemi ve cinler alemi dahil hepsinin yöneticisiymiş gibi izlenim bırakarak kandırmaya çalışırlar. Cin, bir insana gözüktüğünde ona bin bir türlü doğaüstü hareketler gösterirler ve etkisi altına almaya çalışırlar. Bir cin eğer bir insanı kendisine inandıramadığı taktirde o kişiye uzay gemileri ve benzeri şeyler göstererek kendisinin dünya dışı varlık olduğuna inandırarak ona istediğini yaptırmaya çalışacaktır. Cinler kullandıkları büyücülere de bazı doğaüstü özellikler sunarlar böylece büyücü bak ben cinlerin arasından geliyorum ve her büyüyü yapabilirim der. 

Cinler kendilerini kontrol edemezler


Akıl sağlığı yerinde olmayan bir insan düşünün yada şizofreni vakası olan birini işte buda cinlerin ta kendisidir. Hareketlerini bilinçli olarak kontrol etmeleri çok zordur. Özellikle dünya alemine geçtiklerinde bu kabiliyeti neredeyse son bulur. Size müslüman biri olarak gözükürken saniyeler içinde ben Allah'ım sen özel kulsun sana geldim diyerek ciddi abartı sözler kullanırlar. Hemen ardından insanın verdiği tepki onun bir yalancı olduğunu anlaması olacaktır. Burada önemli olan insan kendisi çağırdıysa inanmamasının yada inanmasının pek bir önemi olmayacaktır. Artık bir cin tarafından musallat olunmuş demektir. 

Rüyalarınızı İstediğiniz Gibi Siz Kontrol Edin

  Rüyalar aleminin en gizemli konusu rüyaları kontrol edebilme gücü ve lüsid rüya


  Her insan her uykuya dalışında onlarca rüya görür ve sadece bir kaçını hatırlar. Üstelik gördüğümüz rüyalar bizim kontrolümüz dışında gerçekleşen eylemlerdir. Düşünün bir rüya görüyorsunuz ve istediğiniz şekilde yönlendirebiliyor, değiştirebiliyorsunuz. Harika olurdu değil mi ? İşte bunun için bir kaç takım çalışmalar bu istenileni mümkün kılıyor. 

  Rüyalar alemi öyle geniş bir konu ki hala bir çok sırrı çözüle bilmiş değil.Bir kabus gördüğünüzü düşünün normalde rüyada korkmamız ve kurtulmamız gerekecektir ama rüyalarımıza müdahale edebilme yeteneğimiz olsa kabusların bizden korkması gerekecek. İstediğimiz gibi gördüğümüz kabusu değiştirebilir veya başka bir rüyaya atlaya bilirdik. Sadece bununla sınırlı kalmaz uykudan uyandığımızda gördüğümüz rüyayı, tekrar yattığımızda kaldığımız yerden devam ederdik. Rüyaları kontrol etme yetisine bilimsel olarak verilen isim lüsid rüya olarak adlandırılmaktadır.


Google Earth Bilinmeyen Sırları

Google Earth, bildiğiniz üzere en gelişmiş uydu resimleyici sistemlerdendir. Ama öyle kareler yakalnıyor ki google bu görüntüleri örtbas etmek zorunda kalıyor. Şimdi izleyeceğimiz videoda nelerin gizlendiğini ve ne sırların saklandığını göreceksiniz.

Büyük Arşiv Cin Çeşitleri Ve Kabileleri


Betr 
 Betr kabilesi ile yaşayan cinler inşaları asabileştirmeye, bağırmaya ve çağırmaya yöneltmektedir. Bu tarz insanların zaman içinde gözleri hiçbir şey görmemeye başlar. Kötü inşalar arasında bulunmayı severler.
Ammar
 Bu kabileye mensup olan cinler genelde ev içinde yaşamaktadırlar. Nadir şekilde de olsa bazıları evin niteliklerine bağlı bir şekilde yaşar. İçki içilen, Allah’ın isminin anılmadığı, mezelerin içki ile yenildiği ailelerin yemeklerine de katılırlar.
Gûl
 Bir bölgenin iç kısımlarında göçebe olarak yaşamlarını sürdürürler. Korkunç şekilde görüntülere bürünürler ve insanların korkmasına olanak sağlarlar. Bazı zamanlarda insan karşısına devasa şekilde çıkabilirler.
 Demon
 Bu kabilenin varlıkları kendilerini tanrı olarak gösterir. İkna güçleri oldukça yüksek olan demonlar insanları görüntü ve ses ile kandırır. Amir İnsanların yaşadıkları tehna ve doğal olan yerlerde yaşamaktadırlar. Süfli olan cinlerdir. İslam’ın akadi dışında kalırlar ve Müslüman olan kişilere bulaşmayı tercih ederler.
 Dasim
 Bu varlıklar yemek şeytanı olarak da bilinir ve inşaların yediklerinde ve içtiklerinde bulunur. Beslemesiz yenmekte olan yemeklerden çalarak beslenir. Hatta bu yemeklere kusar ve bu şekilde kirletir. Psikolojik açıdan insanların yıkılmasına sebebiyet verir. Ervah Ana rahminde ya da çocukluk sürecinde kişilere musallat olurlar. Bedensel ve ruhsal yönden etki ederler. Ortada sebep yokken çocuğu olmayan kadınlara da musallat olan varlıklar bu kabiledendir. Ana rahmine girip çocukları boğarlar.
 Hazep
 Yapılacak olan ibadetlerde vesvese veren ve yapılması konusunda engel olmaya çalışan varlıklardır. Yapacağı işlerin hemen hemen hepsinde başarılı olur. İnsanların günaha girmesi konusunda büyük mutluluk duyar. El Ebyaz Bu kabilede yaşayan cinler velilere ve Peygamberlere musallat olur. Peygamberlere kesinlikle bir şey yapamazlar. Âlimlerin kurduğu meclislerde bulunurlar ve akıl karıştırırlar. Her konuda kişilere muvaffak olmaya gücü yetmektedir.
 İfrit
 Cinlerin arasında en güçlü olanlarıdır. İnsan bedenine girerek musallat olurlar. Girmiş olduğu bedenin sahibini delirtirler. Cinsellik ile alakalı birçok istediği bulunur. Veledi zina türemesini sağlamaktadır. Tehlike bakımından oldukça üst düzeydedirler. İnsanların ölümlerine sebebiyet verirler. Bu varlıkların yaşamış oldukları bölgelerde kuş ve vahşi hayvanlar yaşamlarını sürdüremezler.
 Madrid
 Bu kabilenin cinleri soylu olan kısımda yer alırlar ve en tehlikeli cinlerdir. Şeytan ile de Allah ile de işleri olmaz. Ateist olan cinlerdir. İnsanlar ile iletişim haline geçmezler ve davet edildiklerinde ölüm ile alakalı sonuçlar ortaya çıkabilir. İnsanların ve vahşi hayvanların kılıklarına girme özelliği taşırlar. Kontrol edici özelliği bulunduğu için tüm şeytanları kontrol edebilir.
 Lietli
  Bu kabilenin cinleri isimlerini dişi olan cinlerden almışlardır. Olağanüstü şekilde vesvese verirler. İnsanlara güzel şekilde görünür ve kandırmak için elinden geleni yaparlar. İnsanlara aşırı derecede uyuşukluk ve kendini bilmezlik bir durum yaratır. Metun- Mesit İnsanların duymuş oldukları ile uğraşırlar. İnsanları uçurum kenarına itinceye kadar uğraşırlar ve başarırlar.
 Müsfer
 İncir ağaçları, kırsal bölgeler ve tarlalarda yalamayı severler. 140 cm boyu bulunan bu cinler genelde iyi niyetlidir. İnsanlardan rahatsız olmadıklarından hoş olmayan bir durum oluşmadıkça zarar vermezler.
 Musabbar 
Bu kabile içinde yaşayan cinler mağaralarda yaşamaktadır. Kayalık olan bölgeler onların tercihleri arasında yer alır ve boyları 90 santimdir. İnsanlardan hoşlanmayan cin türleri arasında yer alırlar. Hızlı şekilde ve toplu bir şekilde hareket ederler. Aile bağları güçlü olan musabbar kabileleri topluca saldırıda bulunur. Şeytan Şeytan aslına bakarsanız tek bir cinden meydana gelir. Şeytan insanlara isterse görünür istemezse görünmez.
 Velhan
 Bu cinler günlük yaşamda bulunan nesneleri kullanmayı sever. İnsanların maddi anlamdaki güçleri kullanır ve zarar verirler. Vesnan Bu kabilede yaşayan varlıklar uykunun şeytanı olarak bilinir. Zellenbur Ticaret ile uğraşan herkes ile haşır neşir olan bir kabiledir. Kötü ticaret yaptırmak ve kötü mal sattırmak onların işidir. Bunun sebebi de ticaret ile uğraşan kişilere hile yaptırmak ve insanları zarar ve ziyana sokmaktır.
 Cuhenna 
 En gaddar ve en kinci olan kabileler arasında yer alır. Bu kabile cinleri insanlardan kesinlikle hoşlanmaz. Kötü olan insanlar ile iletişime geçip büyü için yardım ederler. Sabırlı olmayan bu cinlerin istediklerini yapmazsanız ailenize hemen musallat olurlar.
 Kulyas 
 Kulyas kabilesi en kalabalık olan kabiledir ve en tehlikeli cin kabilesidir. İnsanlara âşık olan bu kabile adeta kabilelerin jandarması ve polisidir. Nusaybin Kuran’ı dinleyerek Müslüman olmuş olan ilk cin kabilesidir. Aşırı düzeyde güçleri bulunur.
 Zuzula 
 Zuzula kabilesi insanlara karşı olan insafsızlıkları ile bilinirler. Define yerlerini bulurlar. Ülkemizde yer alan eski dönemdeki altınların bu kabile tarafından gömüldüğü ve yine bu kabilenin çıkartabileceği söylenmektedir.

İfrit'in Diyeti Cinnia Film Oyuncularını Cin Çaptı

 

  Uzun zamandır gösterime girmesi beklenen İfrit'in diyeti cinnia filmi, oyuncuların başına gelen korku dolu olaylar yüzünden ertelendi. Gösterimi ertelenen İfrit’in Diyeti: Cinnia’nın yönetmeni ile oyuncularını cinlerin çarptığı iddia ediliyor. İki oyuncu ile birlikte yönetmen ve yapımcı doğaüstü olaylar yaşayınca filmin gösterimine ara verildi.

  İfrit'in diyeti;cinnia Filmin yapımcı yönetmeni olan Özgür Özberk ile Mühr-ü Vekil'i canlandıran oyuncu Kirkor Dinçkayıkçı ile onun cin eşini oynayan Gözde Fidan galadan sonra doğaüstü olaylar yaşamaya başlanınca tüm ekip paniğe kapıldı. Filmin yönetmenide yaşananları inkar etmedi. Verdiği röportajda "Özberk; bir takım sıkıntılar yaşadığımız doğru. Ancak en başından beri Mühr-ü Vekil tarafından koruma altına alındık. Endişe edecek bir durum yok. Çok yakında tekrar çıkmayı planlıyoruz’’ açıklamasında bulundu.

 Bu yaşanan olayları iki koşulda değerlendirebiliriz. Filmin fragmanın yeterince ilgi görmemesi sebebi ile yeterince izleyici kitlesini çekemeyeceği düşüncesi ile filmin bu tarz konularla reklamı yapılıyor olma ihtimali ve bir diğer ihtimal ise film çekimleri sırasında gerçek büyü sözlerinin kullanılması ile bir cin tarafından musallat edilmeleri olabilir. Saten film içerisinde en çok tartışılan cinlerin dili olan Kali lisanı konuşulduğu gerçeğidir. Anlaşılan bu olaylar bitmeden de korku filmi ve cin filmlerini seven kitle İfrit'in Diyeti; Cinnia filmini biraz daha sabır etmek zorunda kalacak. 

Karanlığın Uyanışı; Cinler Padişahı

  Yazarken bile tüylerimi diken diken eden bir cin hikayesini siz değerli korku hikayesi severlere sunuyorum. 


 Selim ve Pınar çift gayet normal bir yaşantıları olan sakin, huzurlu insanlardı. Günlük yaşantılarını her aile gibi monoton geçiriyor ki aile olanlar saten monoton dememin sebebini anlayacaktır. Evliliklerinde 8 yılındı doldurduklarında şehrin bunaltıcı kalabalığı ve geçim sıkıntılarından kurtulmak için beyinin köyüne dönme kararı alırlar. Bazı tıbbi sorunlar yüzünden çocukları olmamaktadır. Bir ay içerisinde taşınma kararı alırlar. Selim orada artık tarla ekecek ve gelirini tarım ile sürdürmeye çalışacaktır.

  Salı sabahı erken kalkarak eşyalarını toplamaya başlarlar, köy evinde eşya olduğu için sadece giysilerini ve gerekli olan eşyalarını yanlarına alırlar. Diğer eşyalarını ihtiyacı olan komşularına dağıtırlar. Gidecekleri yol İstanbul'dan sadece 7 saat mesafededir. Saat öğlenden sonra 15:00 gibi yola çıkarlar. Yol boyunca iki eş kararsız ama umut doludur. Saten zor olan hayatlarında birde başına doğaüstü olayların ve cinlerin başına bela olacağını bilmeden yola devam ederler. Saat bir kaç mola ile gecikmeli olsa da saat 00:00 sularında köylerine varmış olurlar. Eve uzun zamandır girilmediği için evin içerisini örümcek ağları ve kötü bir koku sarmıştır. Pınar acele bir şekilde günü kurtaracak kadar temizliğini yaptı.


  O gece Pınar bir kabus görür, gördüğü ise bir bebeği olur ve bu bebeğin tek gözü vardır. Korku içerisinde terlemiş şekilde uyanır. Çok fazla anlam veremez ve hava değişiminin onu etkilediğini düşünür. Sabah eşine kabusu anlatır. Tabiri caizse eşinden gelen cevap klasiktir. "Aşkım bir yerin açık kalmıştır" :) diyerek yanıtlar. Ogün akrabaları ve köyü dolaşarak geçirirler. Uzun zamandır gitmedikleri köy biraz da olsa değişmiş, ev hane sayısı artmıştır. Akşam akraba ziyaretlerini bittiğinde evlerine döndüler. Ev içerisinde eşyaların yeri değişmiş olduğunu gördüler. Duvarda hayvan kanı ile yazılmış. الولادة yazısı ile karşılaştılar. İkisi de arapça bilmediği için bir anlam veremediler ama ortada garip olayların döndüğü kesindi. Selim daha önce cin hikayeleri ve bu tarz vakaları duymuş olduğu için aklına şüphe düşmüştü.

 Pınar o gece yine aynı rüyayı gördü. Bu kez daha şiddetli ve daha gerçekçiydi. Tek gözlü bebeği elinde tutuyor, kara ve silueti belirsiz kişiler onu izliyordu. İrkilerek uyandı. Dua okumaya başladı. Eşini uyandırmak istediğinde eşini kanlar içerisinde yatakta buldu ve pınarın elinde bir bıçak vardı. Her ne yaptıysa hiç bir şey hatırlamıyordu. Korkudan ne yapacağını şaşırmışken siya silueti olan varlık yani cin Pınarın üzerine atladı. Korkunç bir ses ile ona hamile kalacağını ve çocuğun doğacak ilk cin ve insan ırkı olacağını söyledi. Cin, Pınara tecavüz etmişti. Pınar bir anda tekrar uyandı, eşi normal uyuyordu ancak pınarın geceliği yırtılmış ve her yanı morluk içerisindeydi.



 Olayın sabahında hemen bir cinci hoca'ya gittiler. Hoca kendi cinleri aracılığı ile durumu çözmeye çalıştı ama olayların nedenini bir türlü bulamadı. Pınar'a ne büyü yapılmış nede kendisi bir büyü ile ilgilenmişti. Ne olmuştu da Pınar rahatsız ediliyordu ? Hocaya duvarda ki yazıdan söz ettiler ve orada ki yazılı olan arapça yazısını hoca çevirerek Türkçe karşılığının doğum olduğunu söyledi. Yaşanan bu sırlar dolu olay hocanın bile ilgisini çekmiş, iyice üzerine düşmesi gerektiğini inandırmıştı. Hocanın yapmak istediği cinlerin en kötüsü olan ifrit cinini çağırarak ona sormaktı. Önce çifte büyüyü gerçekleştirdiğinde olabilecek zararlardan kendisinin sorunlu olmadığını dile getirdi. Saten ne Pınar'ın nede Selim'in kabul etmekten başka yapacak bir çaresi kalmamıştı. Cinci hoca hemen hazırlıklara başladı. Bir kaç ritüelden sonra ifrit cini çağırdı. Hoca iyice şoka girmişti. İfrit cin bile korkudan zar zor hocaya cevap veriyordu. Çok geçmeden cin biranda öldü. Son sözleri hocaya şunlardı; "O çocuk doğduğunda bizle bile taptığımız şeytan bile o çocuğun yanında masum kalacak. İnsanoğlunun ve siz hocaların bile buna karşı gelecek gücü yok . Uğraştığınız ne bir cin nede bir şeytan" oldu.

 Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş oldular. Cin değil, şeytan değil, bu varlık neydi. Ateşten yaratılmadı ise neden yaratılmış ve anlaşıldığı üzere derdi ne Pınar ne de Selim'di tek istediği tüm insanlıktı....
Arkadaşlar devamı gelecek...