Karanlığın Uyanışı; Cinler Padişahı

  Yazarken bile tüylerimi diken diken eden bir cin hikayesini siz değerli korku hikayesi severlere sunuyorum. 


 Selim ve Pınar çift gayet normal bir yaşantıları olan sakin, huzurlu insanlardı. Günlük yaşantılarını her aile gibi monoton geçiriyor ki aile olanlar saten monoton dememin sebebini anlayacaktır. Evliliklerinde 8 yılındı doldurduklarında şehrin bunaltıcı kalabalığı ve geçim sıkıntılarından kurtulmak için beyinin köyüne dönme kararı alırlar. Bazı tıbbi sorunlar yüzünden çocukları olmamaktadır. Bir ay içerisinde taşınma kararı alırlar. Selim orada artık tarla ekecek ve gelirini tarım ile sürdürmeye çalışacaktır.

  Salı sabahı erken kalkarak eşyalarını toplamaya başlarlar, köy evinde eşya olduğu için sadece giysilerini ve gerekli olan eşyalarını yanlarına alırlar. Diğer eşyalarını ihtiyacı olan komşularına dağıtırlar. Gidecekleri yol İstanbul'dan sadece 7 saat mesafededir. Saat öğlenden sonra 15:00 gibi yola çıkarlar. Yol boyunca iki eş kararsız ama umut doludur. Saten zor olan hayatlarında birde başına doğaüstü olayların ve cinlerin başına bela olacağını bilmeden yola devam ederler. Saat bir kaç mola ile gecikmeli olsa da saat 00:00 sularında köylerine varmış olurlar. Eve uzun zamandır girilmediği için evin içerisini örümcek ağları ve kötü bir koku sarmıştır. Pınar acele bir şekilde günü kurtaracak kadar temizliğini yaptı.


  O gece Pınar bir kabus görür, gördüğü ise bir bebeği olur ve bu bebeğin tek gözü vardır. Korku içerisinde terlemiş şekilde uyanır. Çok fazla anlam veremez ve hava değişiminin onu etkilediğini düşünür. Sabah eşine kabusu anlatır. Tabiri caizse eşinden gelen cevap klasiktir. "Aşkım bir yerin açık kalmıştır" :) diyerek yanıtlar. Ogün akrabaları ve köyü dolaşarak geçirirler. Uzun zamandır gitmedikleri köy biraz da olsa değişmiş, ev hane sayısı artmıştır. Akşam akraba ziyaretlerini bittiğinde evlerine döndüler. Ev içerisinde eşyaların yeri değişmiş olduğunu gördüler. Duvarda hayvan kanı ile yazılmış. الولادة yazısı ile karşılaştılar. İkisi de arapça bilmediği için bir anlam veremediler ama ortada garip olayların döndüğü kesindi. Selim daha önce cin hikayeleri ve bu tarz vakaları duymuş olduğu için aklına şüphe düşmüştü.

 Pınar o gece yine aynı rüyayı gördü. Bu kez daha şiddetli ve daha gerçekçiydi. Tek gözlü bebeği elinde tutuyor, kara ve silueti belirsiz kişiler onu izliyordu. İrkilerek uyandı. Dua okumaya başladı. Eşini uyandırmak istediğinde eşini kanlar içerisinde yatakta buldu ve pınarın elinde bir bıçak vardı. Her ne yaptıysa hiç bir şey hatırlamıyordu. Korkudan ne yapacağını şaşırmışken siya silueti olan varlık yani cin Pınarın üzerine atladı. Korkunç bir ses ile ona hamile kalacağını ve çocuğun doğacak ilk cin ve insan ırkı olacağını söyledi. Cin, Pınara tecavüz etmişti. Pınar bir anda tekrar uyandı, eşi normal uyuyordu ancak pınarın geceliği yırtılmış ve her yanı morluk içerisindeydi.



 Olayın sabahında hemen bir cinci hoca'ya gittiler. Hoca kendi cinleri aracılığı ile durumu çözmeye çalıştı ama olayların nedenini bir türlü bulamadı. Pınar'a ne büyü yapılmış nede kendisi bir büyü ile ilgilenmişti. Ne olmuştu da Pınar rahatsız ediliyordu ? Hocaya duvarda ki yazıdan söz ettiler ve orada ki yazılı olan arapça yazısını hoca çevirerek Türkçe karşılığının doğum olduğunu söyledi. Yaşanan bu sırlar dolu olay hocanın bile ilgisini çekmiş, iyice üzerine düşmesi gerektiğini inandırmıştı. Hocanın yapmak istediği cinlerin en kötüsü olan ifrit cinini çağırarak ona sormaktı. Önce çifte büyüyü gerçekleştirdiğinde olabilecek zararlardan kendisinin sorunlu olmadığını dile getirdi. Saten ne Pınar'ın nede Selim'in kabul etmekten başka yapacak bir çaresi kalmamıştı. Cinci hoca hemen hazırlıklara başladı. Bir kaç ritüelden sonra ifrit cini çağırdı. Hoca iyice şoka girmişti. İfrit cin bile korkudan zar zor hocaya cevap veriyordu. Çok geçmeden cin biranda öldü. Son sözleri hocaya şunlardı; "O çocuk doğduğunda bizle bile taptığımız şeytan bile o çocuğun yanında masum kalacak. İnsanoğlunun ve siz hocaların bile buna karşı gelecek gücü yok . Uğraştığınız ne bir cin nede bir şeytan" oldu.

 Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş oldular. Cin değil, şeytan değil, bu varlık neydi. Ateşten yaratılmadı ise neden yaratılmış ve anlaşıldığı üzere derdi ne Pınar ne de Selim'di tek istediği tüm insanlıktı....
Arkadaşlar devamı gelecek...

1 yorum: